
Trigliserid Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey
Yetişkinlerin üçte birinden fazlasında yüksek trigliserid seviyeleri görülmektedir. Aslında kanda bulunan ve vücuda enerji veren en yaygın yağ türü olan trigliseridler, sağlığımız için hayati önem taşımaktadır.
Özellikle trigliserid yüksekliği, kalp hastalıkları, pankreatit ve felç gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilmektedir. Trigliserid düşüklüğü ise yetersiz beslenme ve tiroid hastalıkları ile ilişkilendirilebilmektedir.
Trigliserid Nedir?
Vücudumuzun ana enerji kaynaklarından biri olan trigliserid, kandaki yağların büyük kısmını oluşturan ve depolanan temel bir yağ molekülüdür. Kimyasal yapı olarak incelediğimizde, bir gliserol molekülü ile üç yağ asidinin birleşmesinden oluşmaktadır. Vücudun fazla kalorileri depoladığı yağın temel formudur.
Trigliserid metabolizması karaciğerde gerçekleşmektedir. Özellikle karbonhidrat ağırlıklı beslenme sonrası trigliserid seviyesi artmaktadır. İnsülin hormonu glukozun trigliseride dönüşümünü uyarırken, liponeojenez bu süreci tanımlamaktadır.
- İdeal seviye: 150 mg/dL'nin altı
- Sınırda yüksek: 150-199 mg/dL
- Yüksek: 200-499 mg/dL
- Çok yüksek: 500 mg/dL üzeri
Trigliseridlerin parçalanması lipoliz yoluyla öğün aralarında, egzersiz sırasında veya uzun açlıklarda gerçekleşmektedir.
Trigliseridler, hem hayvansal hem de bitkisel yağlarda bulunmaktadır. Diyet yağlarının yaklaşık %95’ini oluşturmaktaadır. Ayrıca, A, D, E ve K gibi yağda çözünen vitaminlerin vücutta taşınmasında da önemli bir rol üstlenmektedirler.
Ne İşe Yarar?
Yalnızca bir yağ türü değil, yaşamsal fonksiyonların sürdürülebilmesi için kritik bir bileşendir. Temel görevi, fazla enerjinin depolanarak ihtiyaç anında kullanılmasını sağlamaktır. Karbonhidrat ve proteinlere kıyasla iki kat fazla enerji taşıma kapasitesine sahiptir. Uzun süreli açlık veya yoğun fiziksel aktivite sırasında lipaz enzimiyle parçalanarak hızlı enerji üretimi sağlamakta ve kas yıkımını geciktirmektedir. Normal seviyedeki trigliseridler vücut ısısının korunmasında, iç organların korunmasında ve metabolik dengenin sürdürülmesinde önemli roller üstlenmektedir. Düşük trigliserid düzeyleri bu koruyucu fonksiyonların kaybına yol açabilmektedir.
Besinlerle alınan trigliseridler, bağırsakta lipaz ve safra yardımıyla ayrışarak kana karışmakta ve lipoproteinler aracılığıyla vücut hücrelerine taşınmaktadır. Beyin doğrudan yağ asitlerini kullanamasa da, trigliseridler vücudun enerji sağlama, koruma ve metabolik dengeyi sürdürme süreçlerinde vazgeçilmez bir rol oynamaktadır.
Trigliserid Seviyeleri Vücudu Nasıl Etkiler?
Doğrudan sağlığımızı etkileyen kritik bir faktördür. Normal değerlerden sapma gösteren trigliserid düzeyleri, vücudumuzda çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.
Trigliserid Yüksekliği
Kandaki trigliserid seviyesinin 150 mg/dL üzerine çıkması durumudur. Bu durum, genellikle fark edilmeden ilerler ancak ciddi sağlık risklerine zemin hazırlamaktadır. Özellikle 500 mg/dL üzerindeki değerler, acil müdahale gerektiren bir tabloya dönüşebilmektedir.
Ayrıca, damar duvarlarında plak oluşumuna katkıda bulunarak ateroskleroz (damar sertliği) riskini artırmaktadır. Bu durum, kalp krizi, inme ve periferik arter hastalığı gibi ciddi kardiyovasküler sorunlara yol açabilmektedir. Ayrıca pankreas iltihabı (pankreatit) riskini de yükseltmektedir. Ani, şiddetli karın ağrısı, bulantı ve kusma gibi belirtilerle kendini gösterebilmektedir.
Bunun yanı sıra, karaciğer yağlanmasına, hatta ileri vakalarda karaciğer sirozuna neden olabilmektedir. Metabolik sendromun bir parçası olarak, insülin direnci, yüksek tansiyon ve obezite ile birlikte görülebilmektedir. Tip 2 diyabet hastalarında da kan şekeri kontrolünü zorlaştıran bir faktördür.
Trigliserid Düşüklüğü
Kandaki trigliserid seviyesinin 50 mg/dL'nin altına inmesi durumudur. Her ne kadar yüksekliği kadar yaygın olmasa da, bazı önemli sağlık sorunlarının habercisi olabilmektedir.
Düşük seviyelerde vücut çeşitli semptomlar göstermektedir. Uyuşukluk, üşüme hissi, cilt kuruluğu, saç kırılması ve kas kütlesi kaybı en sık görülen belirtilerdir. Fakat gıda yetersizliği, aşırı sigara ve alkol tüketimi, kontrolsüz diyetler ve tiroid problemleri de trigliserid düşüklüğünün nedenleri arasında yer almaktadır.
Hem yüksek hem de düşük trigliserid seviyeleri, vücudun enerji metabolizmasının düzgün çalışmadığının bir göstergesidir. Bu nedenle, kan testlerinde trigliserid değerlerinin düzenli olarak kontrol edilmesi ve normal aralıkta tutulması, kalp-damar sağlığı başta olmak üzere genel sağlığımız için büyük önem taşımaktadır.
Trigliserid Seviyeleri Nasıl Dengede Tutulur?
Trigliserid seviyelerini dengede tutmak kalp-damar sağlığı için kritik öneme sahiptir. Lif açısından zengin besinler tüketmek, düşük lifli beslenmenin trigliserid artışına neden olabileceği göz önüne alındığında, önemli bir koruyucu etkendir. Düzenli egzersiz, özellikle haftada en az 150 dakika orta şiddette aerobik aktiviteler yapmak, trigliserid seviyelerini %40’a kadar azaltabilmektedir. Kısa süreli yoğun egzersizlerin ise daha etkili olabileceği gösterilmiştir. Omega-3 yağ asitlerinden zengin bir diyet, özellikle somon, uskumru gibi balıklar ve ceviz, keten tohumu gibi bitkisel kaynaklar yoluyla desteklenmelidir. Ayrıca, zeytinyağı gibi tekli doymamış yağlar tercih edilmeli, trans yağlar, işlenmiş gıdalar ve rafine karbonhidratlardan kaçınılmalıdır.
Vücut ağırlığının %5’inin kaybı bile trigliserid seviyelerinde anlamlı düşüş sağlayabilmektedir. Alkol tüketiminin azaltılması veya bırakılması da artışı önlemede etkilidir. Trigliserid düşüklüğü durumlarında dengeli beslenme ve düzenli sağlık kontrolleri büyük önem taşımaktadır. Yaşam tarzı değişikliklerinin yetersiz kaldığı durumlarda doktor kontrolünde ilaç tedavileri uygulanabilmektedir.